Orta öğretim ve lise eğitimini Burdur’da birincilikle tamamlayan Ayşin Sevgi Karakurt Macit, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nden 2000 yılında lisans, 2003 yılında yüksek lisans derecesini aldı. 2005 senesinde ortağı olduğu Turuncu Mimarlık ofisini kurdu. Bu süreç içerisinde farklı dönemlerde dört sene boyunca yarı zamanlı öğretim görevlisi olarak ODTÜ Mimarlık Fakültesi 4. sınıf stüdyosunda görev aldı. Aynı zamanda birçok üniversitede konuk jüri üyesi olarak katılım sağladı. 2005 yılından bu yana mimarlık pratiğine kendi ofisinde devam etmektedir. 2015 yılının başında Ayşin Sevgi Mimarlık ofisini kurmuştur.
Projeleriniz için öncelikli olarak tercih ettiğiniz, bağ kurduğunuz özel markalar var mı? Ne gibi kriterler firmalar ve markalar ile bağ kurmanızı sağlar?
Projelerimizde yıllardır severek kullandığımız markalar ve malzemeler elbette var. İyi sonuç alındığına inandığımız, tecrübe ettiğimiz malzeme ve markaları bir joker gibi hep cebimizde tutuyoruz ve ihtiyaç duyduğumuzda rahatlıkla kullanıyoruz. Çünkü bir malzemeyi tanımak, nerede nasıl kullanacağını, nasıl detaylandırılacağını bilmek, zaman içerisindeki değişimini gözlemlemek aslında çok önemli ve hatta uzun yıllar yapıldığı şekliyle kalan eserler açısından da çok değerli. Tercihlerimin bir alışkanlığa dönüşmesi açısından bazen kendimi eleştirebiliyorum ama çok hevesle seçim yaptığım yeni bir malzemenin uygulama sonucunu veya zaman içerisindeki performansını gözlemlediğimde hayal kırıklığına da uğrayabiliyorum.
Bu anlamda doğal malzemeler tabii ki her zaman favorimiz. Yapay seçenekler yerine aslını koyabilmek, projelerimizde doğal malzemelere yer verebilmek her zaman bizi daha çok memnun ediyor. Bu noktada tedarikin yapıldığı marka, hatta ilişki kurduğun kişiler ve o kişilerle diyaloğun da önemini vurgulamak isterim. Hakikaten bazen bir malzeme ile bir insanı ilişkilendiriyorum ve bunun hayatımı çok kolaylaştırdığını düşünüyorum.
Projelerinizde kullanacağınız ürünler için karar verme süreci ofisinizde nasıl işliyor? İdeal bir materyal seçim sürecini nasıl tanımlarsınız?
Standardize edilmiş bir süreçten bahsetmek mümkün değil aslında, çünkü bu tip süreçler oldukça dinamik bir düzene sahip. Bazen tercihlerin, bazen ihtiyaçların ve çoğunlukla ekonomik nedenlerin farklı ağırlıklarda, farklı zamanlarda etkileşimi bizi yönlendiriyor. Mockup, özellikle yenilikçi işlerde montaj açısından olmazsa olmazımız. Çünkü o bölgenin ışığı, tasarımdaki renk skalasının birbiri ile etkileşimi gibi çeşitli faktörler sebebi ile hakim olduğumuzu düşündüğümüz ürünlerde bile çok farklı neticelerle karşılaşabiliyoruz.
İdeal olarak tanımlanabilecek bir malzeme seçim süreci aslında bence ideal bir projelendirme sürecinin bütününde var olabilir diye düşünüyorum. Bolca süre, iyi bir ekip çalışması, vizyon sahibi bir işveren ve gerçek anlamda sorgulanan bir ekonomi-verimlilik ilişkisi sayesinde böyle bir süreci gerçekleştirebiliriz. Mock-up yapabilmek, gerçek anlamda sökülür-takılırdeğişebilir bir mock-up sistemi kurabilmek de idealize edilebilecek kadar güzel bir deneyim olabilir.
Yapı malzemeleri üzerine son gelişmeleri nasıl takip ediyorsunuz? Hangi kaynaklardan faydalanıyorsunuz?
Malzemeyi genelde tek başına bir konu olarak takip etmiyorum. Tabii hem bu soruda hem de önceki cevaplarımda bahsi geçen malzemeler aslında ağırlıklı olarak bitirme işlerine yönelik seçimlerime dair yönelimlerimi açıklıyor. Bu noktada aslında projeleri bütünsel olarak takip ederek malzemeye ulaşıyoruz. Bunun hem bütünsel ilişki anlamında hem de kullanımına yönelik daha iyi bir yöntem olduğuna inanıyorum. Tabii RAF bu noktada takdir edilmesi gereken bir kaynak. Mimari yayınların çok alan bulamadığını, gereken değeri göremediğini düşünürsek bunca yıldır istikrarla bu açığı doldurması, her sayıya özel olarak tasarlanmış kapakları gibi özellikleri ile bence hepimizin elinin altındaki güvenilir kaynak olmayı hakkıyla sürdürüyor.
Projelerinizde imzanız olarak adlandırabileceğiniz, olmazsa olmazınız bir malzeme var mı? Türkiye yapı endüstrisinde eksikliğini hissettiğiniz ürünler var mı? Bence bu sorunun bendeki karşılığı tek bir ürün değil: projelerim için bir renk skalası ve bir doku bütününden bahsedebiliriz. Genelde ofiste beraber çalıştığımız arkadaşlar veya iş arkadaşlarım bir malzemeyi gördüklerinde “bu tam senlik” veya “bir seçim yapılması gerektiğinde sen bunu seçersin, biliyorum” diyebiliyorlar. Bu durum iyi mi, kötü mü net bir yorum yapamıyorum. Çünkü bu kadar değişken özelliklerin ve zevklerin dünyasında bence bize sunulan seçenekleri bir içgüdü ile bile olsa aza indirgemek bana bazen imkanlarımıza haksızlık ediyormuşuz hissi veriyor.
Türkiye yapı endüstrisinde eksikliğini hissettiğiniz ürünler var mı?
Genel olarak ürün eksikliğinden değil fakat detay bilen, uygulayabilen, mimar ile iletişim kurabilen, işini severek yapabilme imkanlarına sahip uygulama ekiplerinin veya usta, kalfa, işçi, zanaatkarların eksikliğinden; inşaat dünyamızın bu insanların emeğine duyduğu saygının eksikliğinden söz edebiliriz. Çünkü tasarım ancak doğru ve hassas bir uygulama süreci ile malzeme potansiyelini yansıtabiliyor ve hepimiz çoğunlukla bunun yoksunluğundan şikayet ediyoruz. İyi çözülmüş ve uygulanmış bir detay sadece bizler tarafından değer görmüyor, her zaman net olarak anlamasa bile kullanıcı da bu durumu kesinlikle hissediyor.