İpek Baycan Magriso, 2014 yılından bu yana geliştirdiği farklı ölçekler ve konulardaki projeler ile bugün İpek Baycan Mimarlık adı altında kendi profesyonel pratiğini sürdürmektedir. İstanbul Teknik Üniversitesi’nde hem lisans hem de yüksek lisans eğitimini tamamlayan mimar, bugün ulusal ve uluslararası arenada pratiğini uygularken, 2011 yılından beri çeşitli üniversitelerde eğitim vermeye devam etmektedir. 2014 yılında TAK – Kıyı Köşe Yarışması’nda birincilik ödülünün ardından 2015 yılında Çanakkale Savaşı Araştırma Merkezi Ulusal Mimari Proje Yarışması’nda mansiyon ödülü almıştır. 2017 yılında 38°30° Çiftliği Peynir Fabrikası ile IF Design Award, Architizer A+ Award ve World Architecture Festival ödüllerine layık görülmüştür. Aynı sene Arkitera Genç Mimar Ödülü’nün de sahibi olmuştur. Özellikle sağlık sektöründe ürettiği mekanlar ile dikkat çeken işleri bulunan İpek Baycan Architects (BA), iç mimari ve mimari ölçeklerde geniş bir yelpazede üretim yapmaktadır.
Projeleriniz için öncelikli olarak tercih ettiğiniz, bağ kurduğunuz özel markalar var mı? Ne gibi kriterler firmalar ve markalar ile bağ kurmanızı sağlar?
Projelerimizde ürünleri seçerken, çeşitliliğe çok önem veriyoruz. Özellikle kendini güncel tutan markaların ürünleri çağı ve bizi yakalayabiliyor. Tabii mimari hassasiyeti olan tasarım ürün skalası geniş firmalar bizim için bir tercih sebebi. Mimarlarla iletişimi ve çözüm ortağı olma konusundaki esnekliği de bir firmanın ürünlerini seçerken, şantiye süreçlerinde sıkıntı yaşamayacağımızı bilmemiz açısından önemli bir etken oluyor.
Bir marka ile bağ kurmak genellikle bizlerle iletişimi doğru olan, bahsettiğimiz kriterleri anlayan bir ekibin varlığından da geçiyor. Çözüm üretmek oldukça önemli. Bu manada iyi deneyimlerimizin olduğu markalar, tercihlerimizde süreklilik gösteriyor.
Projelerinizde kullanacağınız ürünler için karar verme süreci ofisinizde nasıl işliyor? İdeal bir materyal seçim sürecini nasıl tanımlarsınız?
Materyal seçerken bazen bir hissiyatı ya da bir etkiyi arayabiliyoruz. Konseptimizi tamamlayan malzemenin ne olacağı bazen aklımızda çok net olmasa da bahsettiğim doğrultuda konsepti gerçekleştiren malzemeleri arıyoruz. Malzeme araştırmalarımızı yaparken yeni teknolojiler ile üretilmiş, esnekliği sağlayan malzemelere öncelik veriyoruz. Geleneksel bir malzemenin güncel formlara uyum sağlamasını sağlayan ürünler ve bu tip Ar-Ge çalışmalarına çok değer veriyoruz. Örneğin radius dönüşü veya geniş açıklık geçmeyi derzsiz sağlayan ürünler gibi zamanının ötesinde ürünler bizim için keşfetmeye açık, tasarımlarımızı gerçekleştirmeye imkan sağlayan bir alan oluşturuyor.
İdeal bir dünyada, birebir mock-up çalışmalarını yapabilmek ve sahada ürünleri bir araya getirebilmek bizim için çok önemli. Belirli bir ölçüde bunu gerçekleştirebilmek bizi ve müşterilerimizi çok mutlu ediyor, ikna edicilikte önemli rol oynuyor. Geleneksel bir malzemeyi güncel tasarım parametreleri ile yoğurarak zamanımıza ait bir hale getirmek ve esnetmek adına malzeme ile denemeler yaptığımız, olmazı oldurduğumuz denemeler bizim için heyecan verici sonuçlar oluşturuyor.
Yapı malzemeleri üzerine son gelişmeleri nasıl takip ediyorsunuz? Hangi kaynaklardan faydalanıyorsunuz?
Açıkçası en çok Yapı Kataloğu ve RAF Ürün Dergisi’ni takip ediyoruz. Tüm markalara ve alternatiflere kolayca ulaşabilmek adına sektörel anlamda çok yararlı yayınlar olduğunu düşünüyorum. Yapı Fuarı’nın varlığı ve malzemeyi yerinde deneyimleme olasılığı da çok verimli bir uygulama. Birebir görmek, dokunmak sorularımıza cevap bulmak fuarlarda hem mümkün hem de etkili oluyor.
Projelerinizde imzanız olarak adlandırabileceğiniz, olmazsa olmazınız bir malzeme var mı?
Projelerde sanırım en çok sınırlarını zorladığımız malzeme cam. İç mekanlarda da mimari projelerde de camın sınırlarını zorlamayı; hamuruna kadar farklı denemeler yapmayı seviyoruz. Yüksek açıklıklar geçmek, tek parça olarak ya da minimum doğrama profilleri ile camları bir araya getirmek rafine mekanlar sunuyor. Mekanın kabuğunu tasarlarken camı boyalı, temperlenmiş, içerisine tekstil ya da mesh gibi malzemeler yerleştirilmiş şekilde kullanabiliyoruz. Bazen tüm mobilya yüzeylerinde de kullandığımız cam; minimal alüminyum doğramalar ile birlikte tasarımlarımızda yer alıyor. Dış cephe ve iç cephe tasarımlarımızda doğrama sistemlerine yeni minimal yorumlar getirmeyi seviyoruz. Rafine ve minimal detayları sağlayabilmek için doğrama profillerini üreticiler ile birlikte kurguluyor, boşluk-doluluk etkisini sağlarken konvansiyonel anlamda bildiğimiz bölücüleri minimumda kurguluyoruz.
Türkiye yapı endüstrisinde eksikliğini hissettiğiniz ürünler var mı?
Türkiye’de beton üzerine çalışmaların daha da gelişmesi gerektiğini düşünüyoruz. Rafine beton yüzeyleri dökebilen firmalar mevcut, ancak yeni gelişmelerle yapısal ve strüktürel olarak kullandığımız betonu açıkta bırakabilmek, doğru ve istenen kalıplarda beton etkisini mekanın duvarında ve tavanında da hissettirebildiğimiz uygulamalar yapmak da mümkün olur. Buna ek olarak dökme beton ile şekillendirilen cephe panelleri, UHPC beton çalışmaları ile geliştirilmiş, mobilyalardan panellere pek çok uygulamayı yaygınlaştıran kullanımlar gelişir; cephe ve panelleme tasarımlarında özgürce kullanabileceğimiz ürünler ortaya çıkar.